Çocukluk dönemi, hayatın en masum ve savunmasız evresidir. Ancak ölüm kavramı, çocukları da etkileyebilen kaçınılmaz bir gerçektir. Çocuklarda ölüm, hem biyolojik hem de psikolojik olarak büyük bir etkiye sahiptir. Ölüm kavramı çocuklar için soyut ve anlaşılması zor bir konudur. Çocukların yaşı, gelişim düzeyi ve yaşam tecrübeleri, ölümü algılayışlarını belirleyen en önemli faktörlerdir. Örneğin, 3-5 yaş aralığındaki çocuklar ölümü geri dönebilir bir durum olarak görebilirler. Onlar için ölüm, uzun bir uyku ya da bir yolculuk gibi algılanabilir. 6-9 yaş arasındaki çocuklar ise ölümün geri dönülemez olduğunu kavramaya başlarlar ancak yine de ölümün herkesi etkileyeceğini tam olarak anlayamayabilirler. 10 yaş ve üzerindeki çocuklar ise ölümün kalıcı ve kaçınılmaz olduğunu daha iyi kavrarlar. Bir çocuğun ölümle doğrudan karşılaşması, yani sevdiği birini kaybetmesi ya da ölümle ilgili bir olaya tanık olması, onun psikolojik sağlığında derin etkiler yaratabilir. Çocuklar yas sürecini yetişkinlerden farklı yaşarlar ve duygularını ifade etmekte zorlanabilirler. Bu süreçte ebeveynler ve öğretmenler, çocuklara ölüm kavramını anlayabilecekleri şekilde anlatmalı ve onların duygularını ifade etmelerine yardımcı olmalıdır. Bu konuda uzmanlardan yardım almak süre
Ergenlerde Cinsel Kimlik Karmaşası Ergenlik dönemi, bireyin fiziksel, duygusal ve sosyal anlamda hızlı değişimler yaşadığı, kimlik arayışlarının yoğunlaştığı bir süreçtir. Bu dönemde cinsel kimlik, bireyin kendini cinsel açıdan nasıl tanımladığını ve hissettiğini ifade eden önemli bir boyut olarak öne çıkar. Ergenler, toplumun cinsiyet rolleri ve cinsellik konusundaki beklentileriyle kendi duygu ve düşünceleri arasında bir denge kurmaya çalışırken kafa karışıklığı yaşayabilir. Özellikle medyanın, akran baskısının ve aile tutumlarının etkisiyle, genç bireyler kendilerini tanımlama konusunda zorlanabilir ve kimliklerini anlamlandırma sürecinde belirsizlik hissedebilir. Bu karmaşa, ergenin özgüvenini, sosyal ilişkilerini ve duygusal dengesini etkileyebilir. Ancak bu sürecin doğal bir gelişim aşaması olduğu unutulmamalıdır. Ergenlerin bu dönemde sağlıklı bir kimlik geliştirebilmeleri için güvenli bir ortamda duygularını ifade etmelerine olanak tanınmalı, empatiyle yaklaşılmalı ve desteklenmelidir. Ayrıca, ailelerin ve eğitimcilerin doğru bilgiye erişerek cinsellik ve kimlik gelişimi hakkında bilinçlenmeleri, ergenlerin kendilerini daha rahat hissetmelerine yardımcı olabilir. Cinsel kimlik karmaşasının bir sorun olarak değil, bireyin kendini tanıma sürecinin bir parçası olarak g�
Çocuklarda Disleksi
Tanım ve Belirtiler Disleksi, bireyin okuma, yazma ve dil becerilerinde zorluk yaşamasına neden olan nörolojik temelli bir öğrenme bozukluğudur. Çocuklarda disleksi genellikle ilkokul yıllarında fark edilir ve harfleri tanıma, doğru telaffuz etme, kelimeleri bir araya getirme gibi becerilerde güçlükle kendini gösterir. Disleksi, zeka seviyesinden bağımsız bir durumdur ve erken teşhis edilmediğinde çocuğun özgüvenini olumsuz etkileyebilir. Ayrıca dikkat eksikliği, okuma hızında düşüklük, kelimeleri tersten yazma veya yanlış heceleme gibi belirtiler de sıklıkla görülür. Disleksi ile Baş Etme ve Eğitim Yaklaşımları
Disleksi tanısı konulan çocuklar için bireyselleştirilmiş eğitim programları büyük önem taşır. Özel eğitim yöntemleri, fonetik temelli okuma programları ve teknolojik destekler, disleksili çocukların akademik başarılarını artırmada etkili olabilir. Öğretmenler ve ebeveynlerin sabırlı ve destekleyici bir tutum sergilemeleri, çocuğun motivasyonunu korumasına yardımcı olur. Ayrıca erken müdahale ile çocuğun güçlü yönlerine odaklanmak, öğrenme sürecini daha verimli hale getirebilir. Disleksi bir engel olarak değil, farklı bir öğrenme biçimi olarak kabul edildiğinde, bu çocukların potansiyellerini ortaya koymaları mümkün olur.
Ergenlerde İnternet ve Oyun Bağımlılığı
Günümüzde ergenler arasında internet ve oyun bağımlılığı, hızla büyüyen bir sorun haline gelmiştir. Teknolojinin yaygınlaşması ve akıllı cihazların erişilebilir hale gelmesi, gençlerin büyük bir kısmını dijital dünyada daha fazla vakit geçirmeye yönlendirmiştir. Sosyal medya, çevrim içi oyunlar ve dijital platformlar, ergenler için hem eğlence hem de iletişim aracı olmuştur. Ancak, bu durum kontrolsüz bir kullanımda ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Uzun süre ekran başında vakit geçirmek, uyku düzenini bozmakta, sosyal ilişkileri zayıflatmakta ve akademik başarıyı olumsuz etkilemektedir. Özellikle oyun bağımlılığı, gençlerin gerçek hayatla bağlarını koparmalarına, fiziksel ve psikolojik sağlıklarının zarar görmesine neden olabilmektedir. Bu bağımlılıkla mücadelede ailelere, eğitimcilere ve sağlık uzmanlarına önemli görevler düşmektedir. Ailelerin çocuklarıyla sağlıklı bir iletişim kurması, ekran sürelerini denetlemesi ve alternatif aktiviteler sunması önemlidir. Eğitimciler, öğrencilere zaman yönetimi ve dijital okuryazarlık konusunda rehberlik edebilir. Ayrıca, bilinçlendirme kampanyaları ve psikolojik destek programları aracılığıyla gençlerin bu tür bağımlılıklardan korunması sağlanabilir. İnternet ve oyun
Antalya Koleji Konyaaltı Kampüsü Ortaokul 6. sınıf öğrencilerine, Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzm. Dr. Senem Turan tarafından “Bana Neler Oluyor” konulu seminer verildi. Kızlara ve erkeklere yönelik ayrı ayrı yapılan ergenlik semineri sonunda öğrenciler merak ettikleri konular hakkında sorular sordu.